Rekabet Hukuku ve Microsoft Davaları

” Karar vereli uzun zaman oldu; ama uygulamaya yeni başladım!” dediğiniz şeyler var mı hayatta? Bence vardır, yoksa “ne mutlu -ertelemiyorum- diyene!”

Bu giriş cümlelerimde şahsıma küçük bir ima ve eleştiride bulunduktan sonra, ertelemeyi bırakıp “hukuk” ile ilgili ilk yazımın kurdelasını kesiyorum sevgili okuyucu. Hazır mısın?

Bugün burada hukukun iktisadi analizini yapmak üzere, hem hukukça hem iktisatça bir şeyler söylemek üzere toplanmış bulunuyoruz. Konumuz şirketlerin piyasadaki hakim durumu ve bu durumu kötüye kullanmaları. Peki nedir hakim durum?

Hakim durum ; bir firmanın (Firma grubunun) rakiplerinden bağımsız olarak fiyatları, üretimi ve dağıtımı (erişimi) belirleyici konumda olmasıdır.

Firmanın pazar payının büyük olması ve rakiplerinden bağımsız olarak kendi fiyatını kendi belirleyebiliyor olması firmayı pazarda hakim güç kılar. Yani bu alıcılar, satıcılar, ürün ve hizmetler dünyasında sözünün geçmesi en çok bu kriterlere bağlıdır. Rekabet Hukuku, pazarda hakim güç olmaya olumsuz bakmaz; ancak hakim güce karşı rekabeti ayakta tutmaya çalışır. Çünkü rekabet, daha ucuz ve kaliteli ürünler için, teknolojinin daha hızlı gelişmesi için elzemdir. Ancak eğer firmalar ellerindeki bu gücü kötüye kullanırlarsa normlar orada müdahale edecektir. Hakim gücün kötüye kullanılmasının önemli yollarından biri “ürün bağlama” yöntemidir. Ürün bağlama firmaların hakim gücünü kullanarak, aralarında objektif bir bağlantı olmayan iki ürünü birlikte satması ve bunu ek yükümlülük koşarak yapmasıdır. Bu konuyu ele almamdaki en önemli sebep olan örnek davalardan bahsetmek istiyorum size.

  • Microsoft- ABD,1998 davası
  • Microssoft- Avrupa Komisyonu, 2008 davası

Microsoft işletim sistemlerinde tartışmasız süper güç. Evet hem pazar payı çok büyük, hem de kendi ürünün fiyatını rakiplerinden bağımsız beirleyebiliyor. Pazarın “hakim gücü!” Ama pazarda rakiplerine rekabet şansı

neredeyse bırakmayacak kadar büyük bir şekilde bu gücünü 1998 yılında kötü kullanmış. Temelde sattığı şey işletim sistemiyken, Windows’a önceden yüklenmiş  “internet explorer”ı windows ile birlikte satıyor. Bu hareketiyle kullanıcı davranışlarını açıkça yönlendiriyor. Böylece pazardaki diğer internet tarayıcı satıcılarını pazar dışına itiyor. Bunun sonu da “tekelciliğe” varıyor.

Bu sebeple ABD’de de, Avrupa Komisyonu tarafından da cezalandırılıyor. Microsoft AB Komisyonuna hakim gücünü kötüye kullanarak tekelciliğe sebep olduğu için 1 Milyar 680 milyon euro ceza ödüyor.

2008 davasında da aynı şekilde Windows’a hazır yüklenmiş Windows Media Player’ı satmaktan cezalandırılıyor. Çünkü yine burada da hakim gücün kötüye kullanılarak kullanıcı davranışlarının yöneltilmesi söz konusu olduğu kabul ediliyor.  Rekabet hukuku, Firefox’un, Google Chrome’un, Realplayer’ın yaşam ve başarı şansını, bununla birlikte rekabeti,bununla birlikte toplam artık yani toplam refahı arttırıyor.

Bence de Microsoft tartışılmaz bir girişim ve süper güç. Ancak hukuki çerçevede değerlendirdiğimizde yapılanın rekabet hukuku kurallarına aykırı olduğunu açıkça görmekteyiz. Bu açıdan mahkeme kararlarına katılıyorum. Zayıf çocuğun kavgada zarar görmemek için babasını, abisini çağırması gibi midir burada hukukun rolü bilinmez; ama zayıf olanı güçlü olana karşı korumak, bunu da hakkaniyete dayandırmak bence “aklın işi!” ve doğru bir iş.

Normal şartlar altında sevgilerimi sunardım sana; ama bu ciddi yazının şerefine saygılarımı sunuyorum saygıdeğer okuyucu:)