Hukuka Uygun İçerik Paylaşımı 1

hukuk ve içerik pazarlaması
Hukuk ve İçerik Pazarlaması

Aramızda kaç kişi internet var oldukça “içeriğin” de var olacağını düşünüyor? Ben internet var oldukça içeriğin var olacağını ve hatta insan var oldukça içeriğin var olacağını düşünenlerdenim. Belki internet aracılığıyla yapılan birçok şeyin modası geçecek; ama moda olan her şeyde içerik bir unsur olmaya devam edecektir; çünkü içerik bir anlatımın, anlamsızlığın, duygunun ve imgelerin olduğu her şeyin özüdür. İşte tam da bu sebeple içerikle ilgili hukuki süreç ve sonuçlar uzunca bir süre önemini koruyacak, hukuk ve içerik pazarlaması gündemde olacaktır.

Bugün internet kullanan herkesin çok yoğun bir şekilde içerik üreten ve tüketen konumda olduğunu söyleyebiliriz. Herkesten kastım gerçekten “herkes”. Bu kapsama her yaştan gerçek kişi ve her sektörden tüzel kişi giriyor. Bir gerçek kişi kişisel zevkleri için veya ticari amaçlarla içerik üretip paylaşabiliyor. Dijitalleşen dünyada tüketicilerin değişen davranışlarını doğru gören ve buna göre pazarlama stratejileri geliştiren tüzel kişiler de ticari amaçlarla içerik geliştirip paylaşabiliyorlar. Bu yoğun üretim, paylaşım ve tüketim döngüsünde özgürlükler dijitalin doğası gereği sınırsız gibi gelse de içerik paylaşımının hukuken çerçevesi ve sınırları mevcuttur. Bu yazıda bu sınırları içerik pazarlaması ve hukuk çerçevesinde kapsamlı bir şekilde ele almaya çalışacağım.

  1. İçerikte Marka İşareti Kullanımı

İçerik pazarlaması ve hukuk kapsamında değerlendireceğimiz ilk konu içerikte marka işareti kullanımıdır. Paylaşılan içeriklerde üçüncü kişilere ait tescilli markaların üçüncü kişilerin onayı olmaksızın kullanımı söz konusu olabilmektedir. Yemekle ilgili paylaşım yapılan bir blogda Türkiye’de arama motorlarında en çok aranan fast food işletmelerine ait tescilli markaya yer vererek bu işletmeleri yorumlamak ya da bir moda blogunda en çok tercih edilen perakende giyim işletmelerinden birinin tescilli marka ve logosunu paylaşarak ürünleri hakkında yorum yapmak üçüncü kişinin onayı alınmadan tescilli markası paylaşılan içeriklere örnek verilebilir.

Bu tür paylaşımların yaratabileceği hukuki sorunlara değinmeden önce markanın tam olarak kapsamını tespit etmekte fayda görmekteyim. Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye (“KHK”) göre marka; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşulu ile marka olma özelliğini taşır. Kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.

Bu KHK’da belirlenen usul ve esaslara uygun olarak işletmeler kendi mal veya hizmetlerini ayırt etmek amacıyla marka tescili yaparlar. Markası tescil edilen işletmelerin tescil başvuru tarihi itibariyle birtakım fiiller marka hakkına tecavüz sayılır. Marka hakkı sahibinin izni olmaksızın marka işaretini kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmamasına rağmen, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması marka hakkına tecavüz sayılan hallerdendir.

Bu koşulun gerçekleşmesi için marka üzerinde meşru bir hakkı olmayan kişi, marka işaretini internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde kullanmalıdır.

Türk Ticaret Kanunu’na göre tüzel kişi tacirlerin yaptığı her iş ve işlemi ticari sayılmaktadır. Dolayısıyla, şirketlerin sosyal medya hesaplarında, bloglarda ve benzeri ağlarda içerik paylaşması fiilinin ticari nitelikte olduğunu söylemek mümkündür. Bu sebeple; tüzel kişi tacirin paylaştığı içerikte meşru bir bağının olmadığı tescilli bir markayı kullanması, marka hakkının tecavüzü anlamına gelebileceği kanaatindeyim.

Gerçek kişilerin ise şahsi paylaşımlarından ziyade ticari kaygılarla meşru bağı olmayan bir markayı paylaştıkları içeriklerde kullanmaları yine marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilebilecektir. Video paylaşım sitesinde video kanalındaki reklamlardan veya blogunda yer verdiği reklamlardan gelir elde eden kişinin yine reklam geliri elde etmek amacıyla paylaştığı içerikte üçüncü kişilerin markasına yer vermesi bu tür bir hak ihlaline iyi bir örnek teşkil edecektir.

Tüzel kişiler ve gerçek kişiler yönünden ele aldığımız bu tür paylaşımlar sonucunda; marka hakkı sahibinin tecavüzün durdurulması, tecavüzün giderilmesi, maddi ve manevi tazminat talebi ve marka kötü ve uygun olmayan şekilde kullanılıp marka itibarı zarara uğramışsa bu sebeple de ayrıca tazminat talebinde bulunabilecektir.

Her ne kadar internette paylaşılan içeriklerde markanın kullanımı genellikle marka bilinirliliğini ve itibarını artırması sebebiyle bu tür paylaşımlara marka hakkı sahipleri tarafından olumlu bakılmaktaysa da bu tür paylaşımların marka hakkına tecavüz anlamına gelebileceğinin bilinmesi ve içerikler paylaşılırken buna uygun tedbirlerin alınmasında fayda görmekteyim.

B. İçeriklerin Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Kapsamında Değerlendirilmesi

  1. İçerikte Film ve Dizilerden Kesit Kullanımı

İçerik pazarlaması ve hukuk kapsamında değerlendireceğimiz diğer bir konu içerikte film ve dizilerden kesit kullanımıdır. Video içeriklerinde, liste içeriklerinde, gif içeriklerinde ve bunun gibi çeşitlendireceğimiz birçok içerikte film ve dizilerin tamamını veya saniyelerle ölçülebilecek kısımlarını kullanmak mümkündür ve bu tür kullanımlar sıklıkla görülmektedir. Özellikle doğal reklamcılığın (native advertisement) gelişmesi ile birlikte önemli markalara da müşterileri ile anlamlı ve yakın ilişkiler kurmak için bu tür içeriklerin kullanımının kapısı aralanmıştır. Bu sebeple hem gerçek hem tüzel kişiler için bu tür içeriklerin yaratılmasında en uygun dönemde olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Açıklanan sebeplerle bu tür film ve dizilerden kesitler alınarak hazırlanan içeriklerin hukuka uygunluğunu tartışmak zorunlu hale gelmiştir.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na (“FSEK”) göre; sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri eser olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda eserleri meydana getiren kişiye eser sahibi vasfı verilerek eser sahibine birtakım manevi ve mali haklar tanınmış ve bu haklara tecavüz edilmesi durumunda başvurulacak yollar belirtilmiştir.

FSEK’te sinema eseri ayrıca tanımlanmış ve sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisi olarak kapsamı belirlenmiştir. Bu tanıma göre; filmler ve aynı zamanda TV dizileri de sinema eseri olarak değerlendirilebilecektir.

Sinema eserlerinde yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniği ile yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasında yer almaktadır. Yapımcı doğrudan birlikte eser sahipleri arasında yer almamakla birlikte eser üzerinde FSEK’te detayları belirlenen bağlantılı hak sahibi olarak değerlendirilir. Eser sahiplerinin eser üzerindeki hakkı belli bir süre ile sınırlanmıştır. Gerçek kişi eser sahiplerine ömrü boyunca ve ölümünden itibaren 70 yıl boyunca koruma süresi tanınmıştır. Tüzel kişi eser sahiplerine ise eserin aleniyet tarihinden itibaren 70 yıl boyunca koruma süresi tanınmıştır.

Koruma süresi içerisinde olan bir sinema eserinden, eser sahibinin iznini almaksızın alıntı yapılması ise belli koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar oluşmamasına rağmen eserden izinsiz alıntı yapılmaktaysa, eser sahibinin mali ve manevi haklarına tecavüz edilmesi gündeme gelmektedir.

Sinema eseri sahibinin izni olmaksızın alıntı yapabilmek için;

  • Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması,
  • Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderacatını aydınlatmak maksadiyle bir ilim eserine konulması,

şartlarından birini taşıması gereklidir.

Bu noktada alıntı yaptığınız ve bir kesitini kullandığınız film veya dizilerin hangi tür eseri yaratmada kullandığınıza dikkat etmeniz gereklidir. Bu yaratılan eser değerlendirilmeli ve ilim ve edebiyat eseri olup olmadığı tespit edilmelidir. Kapsam dışında kalan bir nitelikte ise eser sahibi tecavüzün men’ini, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmesi ve FSEK’in 71, 72 ve 73. Maddeleri kapsamında suç duyurusunda bulunması mümkündür.

Sonuç olarak; her ne kadar bir film veya diziden “x dakika” kadar alıntı yapıp kullanabilmenin serbest olması gibi bir yanlış kanı birçok kişide oluşmuşsa da bu tür bir genel geçer kuraldan bahsetmek mümkün değildir. Bir film veya diziden alıntı yapmak için meydana getirdiğiniz eserin nitelikleri ve alıntı yaparken dikkat etmeniz gereken kurallar önem taşır. Bu çerçeve dışında hareket etmeniz ise eser sahibinin mali ve manevi haklarına tecavüz olarak değerlendirilebilir.

  1. İçerikte Film Adının Kullanılması

FSEK’e göre sinema eseri yukarıda detaylı olarak tanımını verdiğimiz üzere görüntüler dizisinin oluşturduğu bütündür. Sinema eserine verilen adın eserin bir parçası olduğu ve eser kapsamında olduğu tartışılan bir husus olsa FSEK’te adın eser niteliğinde olduğuna dair bir düzenleme bulunmamaktadır.  Bu sebeple eser sahibinin izni olmaksızın bir içerikte sinema eserinin adının kullanılmasının eser sahipliğinden doğan hakları ihlal etmeyeceği düşüncesindeyim. (FSEK’te eser adı kullanılarak haksız rekabete yol açma düzenlenmişse de bu husus değerlendirdiğimiz konu kapsamı dışında kalmaktadır.)

Sinema eserlerinin adları marka olarak tescil edilebilirler. Sinema eserinin adının marka olarak tescillenmiş olması durumunda üretilen içerikte bu ada yer verilmesi sonucunda A başlığı altında yaptığımız değerlendirmeler geçerli olacak ve marka hakkı sahibinnin ticari fayda elde etmek amacıyla internette markasının kullanılmasından doğan birtakım hakları olacaktır. Eğer sinema eserinin adı marka olarak tescil edilmemiş ise, hukuka ve ahlaka aykırı durumlar saklı olmak üzere içerikte bu adlara yer vermenin hukuka aykırılık teşkil etmediği kanaatindeyim.

  1. İçerikte Televizyon İçin Çekilen Programların ve Reklamların Kullanılması

Televizyon için çekilen programların ve reklamların peşinen FSEK kapsamında eser olduğunu ya da olmadığını belirtmek doğru değildir. Yukarıda da tanımını yaptığımız üzere sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir. Her görüntü dizisini eser kapsamında değerlendirmek elbette mümkün değildir. Eser niteliği kazanmanın bir koşulu da şekil almış görüntüler dizisinin sahibinin hususiyetini taşıması gerekliliğidir. Bu koşullar kapsamında televizyon programları ve reklamları değerlendirmek ve eser niteliğinde olup olmadığını tespit etmek gerekir.

Eser niteliğinde olması halinde bu program ve reklamlardan kesitlerin eser sahibinden izinsiz kullanılması durumunda eser sahibinin tecavüzün men’ini, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmesi ve FSEK’in 71, 72 ve 73. Maddeleri kapsamında suç duyurusunda bulunması mümkündür.

Yukarıdaki kriterler kapsamında eser olarak değerlendirilemeyecek TV programlarının içerikte kullanımında da TV programı bağlantılı haklar kapsamında değerlendirilip “yayın” olarak kabul edilebilir ve bu durumda bu program ve reklamların sahibi, izinsiz kullanımdan dolayı tecavüzün men’i ve maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunabilir. Aynı şekilde izinsiz kullanan kişilere karşı şartları oluşmuşsa Türk Ticaret Kanunu’ndaki genel hükümler gereği (haksız rekabet gibi) yasal yollara başvurabilecektir.

Bu sebeple oluşturulan içeriklerde TV için çekilen program ve reklamları kullanmak istediğinizde öncelikle bu program ve reklamların yaratıcılarının onayını almanızı öneririm.

  1. İçerikte Müzik Eserlerinin Kullanımı

İçerik pazarlaması ve hukuk kapsamında değerlendireceğimiz bir diğer konu içerikte müzik eserlerinin kullanımıdır. FSEK’te musiki eserleri her türlü sözlü ve sözsüz besteler olarak tanımlanmıştır. Müzik eserlerinde de yine eserin subjektif unsuru olan eser sahibinin hususiyetinin varlığı zorunludur. Musiki eseri, eserin icrası değil bizzat meydana getirilen eserin kendisidir. Dolayısıyla eseri icra eden eser sahibi değildir ve eser üzerinde FSEK’te tanımlanan bağlantılı haklara sahiptir. Musiki eserlerde eser sahibi eseri meydana getiren kişi ya da kişilerdir.

Özellikle video içeriklerinde musiki eserlerinin videonun arka fonunda videodaki anlatımı güçlendirmek amacıyla kullanıldığı ve eser sahiplerinden izin alınmadığı sıkça rastlanan durumlardır. Youtube gibi yoğun video paylaşımlarının olduğu video paylaşım şirketleri, eser sahiplerinin haklarını kendi sisteminde yürüttüğü süreçlerde korumaktadır. Öyle ki site içerisinde yayınlanan bir videonun yine site içerisinde başka bir kanalda yayınlanması durumunda dahi Youtube içerisinde çözümler bulunabilmektedir.

Youtube gibi sistem içerisinde sorun çözülemediği durumlarda ise; musiki eseri sahipleri FSEK’ten doğan eser sahipliği haklarını kullanarak izinsiz eserini kullanan kişilere karşı tecavüzün men’i, maddi ve manevi zararlarının tazmin talebinde bulunabilir ve FSEK’in 71, 72 ve 73. maddeleri kapsamında suç duyurusunda bulunabilir.

Sonuç

Bu çalışmada internette kullanılan içeriklerde en çok kullanılan alıntılara yer vermeye çalıştım. Bir sonraki yazımda da bu konuda bilgiler vermeye devam ediyor olacağım. Konuyu hukuki açıdan değerlendirdiğim için eminim birçok kişi yorumları oldukça muhafazakâr bulacaktır. Bu yazıdaki gibi içerik kullanımına internette sayısız şekilde rastlamaktayız ve birçok hukuka aykırı kullanımın hak sahipleri tarafından yasal takibi yapılmamaktadır. Bu kimi zaman hak sahibinin de menfaatlerini olumlu yönde etkilemesi kimi zaman da hukuki süreçlere girme konusundaki maddi ve psikolojik sebeplerden kaynaklanmaktadır. Hal böyle iken yine de bilinmesi gerekir ki; internetin ruhu her ne kadar zorlasa da güncel mevzuat birçok noktada kısıtlamaları belirlemiş ve etrafını çitlerle örmüştür. Bu anlamda sizin görüşlerinizi de merak etmekteyim. Çitleri aşıp mayınlara basmamaya çalışarak yürümeye devam etmek ne kadar sağlıklı? Ben temkinli davranmaktan yanayım ve bu sebeple dillere pelesenk olmuş “içerik kraldır” cümlesini “hukuka uygun içerik kraldır” diye değiştirmekte hiçbir sakınca görmüyorum.

One thought on “Hukuka Uygun İçerik Paylaşımı 1

  1. Pingback: Hukuka Uygun İçerik Üretmek – 2 – Av. Seval Sönmez Durmuşoğlu

Comments are closed.